tag:blogger.com,1999:blog-41392600072458384132023-06-20T16:07:09.299+03:00Vivien SkylarkVivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.comBlogger12125tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-78283611593897963152011-04-26T16:43:00.002+03:002011-04-26T16:55:37.170+03:00ağustos, titreme, su, olukağustosta gelen titremenin<br />aslen ne ağustos'la ilişkisi var ne üşümeyle<br /><br />öyle bir titreme ki o<br />her şeyden habersiz uyuyan ben<br />ben, ince metal levhadan bir beden<br />üzerime düşen bir avuç demir boncukla nasıl sarsılmıştım o yaz günü<br /><br />öyle bir titremeydi ki o<br />ömürlük armağan.<br />yanlış yataklarda yaşanan illegal ve zamansız titremeler gibi<br />suyun yanlış oluğa akması gibi<br /><br />sahi neden o oluğa aktı su?<br /><br />fark etmez mi onun için aktığı oluk?<br /><br />ya da aynı mıdır her oluğun tadı?<br /><br />neden o oluk diyorum! neden?<br />ben ne yapıyordum o anda misal?<br />bir ses duydum mu?<br />saatler kaçı gösteriyordu?<br />kaç hayat bitiyor kaç hayat başlıyordu?<br /><br />insan aynı olukta kaç kere yıkanır?<br />sorarım size ey efrad!<br />yok mu bir cevabınız?Vivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-31751714370946087982011-04-25T14:14:00.002+03:002011-04-25T14:34:45.236+03:00istenmeyen başlıkkar, beyazdır. öyledir değil mi? kara bassanız da iz olur, basmasanız da. ama nedense ilk basan olmak istersiniz. o gün biri zaten basmışsa o gece erkenden uyumak, ertesi sabah erkenden uyanmak ve kara ilk basan kişi olmak istersiniz.<br />çünkü, basılmış kara basmak kötüdür. kâr getirmez. ayrıca "ejderha olsan kâr etmez" fakat onun konumuzla bir alakası yok.<br />hülasa, iğrençtir basılmış kara basmak. bembeyaz karın üstünde bilmem kaç numara kötü bir ayakkabı izi. düşünsenize.<br /><br />*****<br /><br />"her şeye benim hakkım var" meselesinden çok uzakta bir şey söyleyeceğim şimdi. ben bazı insanların bazı anlarda bazı şeylere hiç hakları olmadığını düşünüyorum. (aaaa ne kadar faşistsin!). ama öyle gerçekten. haddini bilmemek bir ahlak kuralından çok öte bir şey bence. misal bi tren düşün şimdi. istanbul'dan ankara'ya gidiyor olsun. o trende 5. vagonda bulunan kompartımandaki 43 numara koltuğu birkaç seneliğine satın almışsın diyelim. ve o birkaç sene seyahat etmişsin o koltukta. fakat sonra bir gün demişsin ki ben sıkıldım artık 43 numaradan. 7. vagondaki 67 numaralı koltukta oturmak istiyorum artık. 43 numaradaki bütün haklarından feragat ettiğini bağıra çağıra söylemişsin herkese. gitmişsin bir bakmışsın ki 67 numaralı koltuğun olduğu kompartıman bomboş, rutubet kokuyor ve perdeleri de iğrenç! küçük gerizekalı kız çocukları gibi ağlayıp ben 43 numarayı geri istiyorum demişsin. kondüktör gelmiş, elinden tutmuş, götürmüş. bir bakmışsın ki 43 numarayı çoktan başka bir yolcu almış. ve biletinin üzerinde "belirsiz süreli" yazıyor. gerizekalı kız çocuğu olduğun için susup 67 numaraya oturmamışsın. ne yapmışsın? gece gece gelip 43 numaranın camına taş atmışsın. "burada niye oturuyorsun, bana ne ben oturacağım" falan demişsin. "43 numarayı nasıl satarsınız benden habersiz" şeklindeki gerizekalı yakınmalarınla tcdd'yi rahatsız etmişsin. "niye yapıyorsun?" demiş sana 43 numaranın yeni sahibi. sadece "43 numarayı özledim" demişsin cevap olarak. "has.....r ordan!" demiş 43 numara da sana , orada gebermişsin.<br /><br />yooook tabii temennimiz bu değil. niye geberiyorsun, geberme, salak mısın? "herkes kendi evinin önünde oynasın, yoksa topunuzu keserim" amcası/teyzesi olmak istemem ama bi zahmet herkes kendi evinin önünde oynasın.<br />ben gelip 67 numaraya oturmak istiyor muyum, al 67 numaranı başına çal. ben 43 numaradayım ve burayı seviyorum. şimdi lütfen çekip gider misin?<br /><br />(bu son olsun)<br />(bolsun)<br />geber!Vivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-2425509570674556812011-01-28T15:30:00.002+02:002011-01-28T15:33:14.910+02:00son söz<a><span class="Siir_baslik">"içimden şu zalim şüpheyi kaldır<br />ya kendin gel ya beni oraya aldır"</span></a>Vivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-81728552222950254552010-10-12T11:19:00.003+03:002010-10-12T11:21:06.985+03:00kuş&kurtçuk<span dir="ltr" id=":c4">(ağzımda taşıyorum şimdi seni, uçuyoruz, aşağıda sümüklü böcekler var ama salmam seni aşağıya, "merak etme küçük aptal kurtçuk diyorum sana", "saçma sapan korkuyorsun bazen, hiç bırakır mıyım seni aşağıya, titreme" diyorum. uçuyoruz...).</span>Vivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-82314295843795227282010-09-16T15:38:00.001+03:002010-09-16T15:40:28.275+03:00analitikfalter<br />stutter<br />quiver<br />shiver<br />shudder<br />.<br />.<br />.<br /><br />bunun bir anlamı olmalı.Vivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-28979699224353263712010-09-15T15:46:00.003+03:002010-09-15T15:53:52.223+03:00şüphebazen o kadar çok yankılanıyor ki sesler<br />şüphe ediyorum.<br />bir duygudan, düşünceden değil.<br />üstümdeki pantolondan<br />ayağımdaki pabuçtan.<br /><br />--------------<br /><br />bilette kalkış yeri apaçık belli de<br />destinasyon bir şişe aseton yemiş gibi;<br />bir belli bir belirsiz.<br /><br />şüphe ediyorum,<br />kendimden ya da başkasından değil<br />dilimden<br />ya türkçe konuşmuyorsam misal,<br />ya bilmiyorsam konuştuğum dili?<br /><br />üzüm tadı sandığım limon ekşiliğiyse?<br /><span style="font-style: italic;">canım</span>, <span style="font-style: italic;">iki gözüm</span> diyorum ya misal,<br />ya başka başkaysa onların anlamları?<br /><br />şüphe ediyorum.<br />korkmuyorum şüpheden.<br />şüphe, bir tas soğuk su gibi<br />döküyorum arada kafamdan aşağıya<br />ayılıyorum.<br /><br />(uyuyor muyum?)Vivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-8950233079865070722010-03-02T15:29:00.000+02:002010-09-15T11:35:18.922+03:00mart başındaki o gece için ileri zamana bir hatırlatma:"adını funda oteli koy<br />aklından gelip geçen bir yazın<br />ve akşam güneşlerinde orda burda<br />bir deniz kıyısında, eski bir yıkıntıda<br />ince ince gezinen turuncu adamların.<br /><br />adını funda oteli koy<br />sevdamızın da adını<br />ayakları dibinde gün batımının.<br />ve ağzında binlerce güneşin tadı<br />dilinin ucunda yalnızca kendi adın.<br /><br />çünkü sevdikçe beni sen kendini tanıdın."<br /><br />edip canseverVivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-77949966304667425862010-02-15T11:21:00.001+02:002010-09-15T13:11:07.926+03:00çal-sana kapımı!başka türlü söylenemezdi; söylenmek istenmemişti. bir temenniyi de aşmıştı artık, bir ihtiyaca doğru hızla yol almaktaydı...<br />işte o yüzden:<br /><br />"bayat bir somun ekmeğin<br />kokusuyla boyuyorum sarıyı<br />bak bu köşede gözlerin<br />eksiltiyorum ruhumu her fırçada<br /><br />çal, çalsana kapımı<br />ister uykulu, ister uykusuz<br /><br />bak burada beyaz ellerin<br />biraz eksik sarıyorsa belimi<br />görmemiş der geçerim<br />şeffaf çizdim ben zaten kendimi<br /><br />çal, çalsana kapımı<br />ister hüzünlü, ister hüzünsüz<br /><br />sonra bir ev boyadım sana<br />kapısı mavi, zili deniz<br />içinde yaşasak ikimiz<br />geç bunları demeden şimdi<br /><br />çal, çalsana kapımı<br />ister huzurlu, ister huzursuz"<br /><br /><span style="font-size:85%;">birsen tezer</span>Vivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-41561203968028216272010-02-08T15:31:00.000+02:002010-09-15T11:35:18.936+03:00kötü şarapgötür beni o banka!<br />ortaköy'e değil<br />yokuş aşağı inip<br />gittiğimiz o saklı<br />yarısı kırık banka<br />iki kişi yan yana<br />sığılamayan<br />ancak yek vücut<br />sığılan, götür<br />dedim, o banka<br />bir şişe kötü<br />kırmızı şarap<br />bardaksız, ekşi,<br />götür, tut elimden<br />eteğimden<br />ah, götür yine<br />aynı bahara<br />sar belimden<br />götür o ağaçlı<br />banka, tel tokamı<br />düşür yere, kuma<br />arat yine, saçım<br />dağınık, eteğim<br />dalga dalga<br />götür beni<br />o banka<br /><br />özledim.<br />nisan akşamı.<br />o kötü şarap<br />eksik sadece<br /><em>manzara</em>'da.Vivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-69982441643479795052010-02-05T12:04:00.000+02:002010-09-15T11:35:18.941+03:00kış doksanıtek bildiğim; boyutları kırıp gözlerinden öpesim gelir o anlarda.<br />(korkarım, ya camdansa gözlerin<br />kırılırsa ilk öpüşte<br />korkarım, candır ya kucağın<br />ve odanın tavanına asılı bir hayaldir beni kucaklayışın, kış vakti iş dönüşlerinde).<br /><br /><br /><br />(blue alert-madeleine peyroux<br />girl, you'll be a woman soon-urge overkill)<br /><br />bal-kivi-portakal.Vivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-8295935995257182532010-02-01T14:47:00.000+02:002010-09-15T11:35:18.947+03:00balonyeniden içime alıyorum seni,<br />yeniden zorluyorsun kapılarımı.<br />sana kapıyı açmak için kalkarken<br />kırıyorum başucumdaki vazoyu.<br />bir düşten düşüyorum; sarsak,<br />sakar, sersem, uyanıyorum.<br />içimde terkedilmiş bir çocuk<br />sessizliği, kalkıp sana kapıyı açıyorum.<br /><br />ince, narin bir saç teli<br />olmuş o çocuğun şah damarı,<br />kuğu gibi lekesiz boynuna<br />yağlı bir halat dolanmış<br />diğer ucu anahtar deliğinde ipin<br />bir telaş çeviriyorum anahtarı,<br />tanıyorum, üstüme kilitlediğin kapı bu,<br />meğer ben açabilirmişim, içeriden de<br />açılıyormuş meğer o kapı.<br />onca zaman, yazık...<br /><br />bir anahtar dönümü canı var o çocuğun,<br />dönüyor anahtar deliğinde o küçük anahtar...<br />kuğunun bembeyaz boynunu sarıp sıkıyor ip,<br />bir hıçkırık sesi, yarım buçuk bir nefes salınıyor boğazından.<br />anlıyorum, ölüm diye bir şey var.<br /><br />ve ben sana gelmek için daimi o kuğunun boynuna basıyorum.<br />ah, yaşamadığım zaman<br />seni yaşatmak için her gece balondan çocuklar yapıyorum.<br />ve gitme diye, her sabah o balonları kendi ellerimle...<br />iğneler...<br />ah, yaşamadığım adam<br />sunakta onlarca kızıl boğa gibi o balonlar,<br />senin için hepsini kurban ediyorum.Vivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4139260007245838413.post-17835856173798949562010-02-01T14:45:00.000+02:002010-09-15T11:35:18.953+03:00yıkılma ve yıkanma üzre"bir parça bile kir bulaşmasın istiyorsun, değil mi?" diyorsun.<br />kirler koyu sarı.<br />oysa sen karbeyazı istiyorsun.<br />aşktan ne anlıyorsun?<br /><br />ne bekliyorsun?<br />su-sabun?<br />bil,<br />yıkanmadan geçemezsin<br />bu zamandan, bu aşktan.<br /><br />yakan, yıkan zamandan<br />yıkan zaman, yıka beni...<br />(yıkasam ya seni).Vivien Skylarkhttp://www.blogger.com/profile/06623594621985968671noreply@blogger.com0